© www.ahajans.com.tr

Adviye Bergemann: Özel jetle marka otele gelen turistle lüks turizm gelişmez

Aida Turizm’in kurucusu Adviye Bergemann, lüks turizmin gelişebilmesi için önce doğa ve kültüre yatırım yapılması gerektiğini, sadece özel jetle marka otellerde konaklayan turistlerle lüks turizmin gelişmeyeceğini ifade etti.

Aida Turizm’in kurucusu Adviye Bergemann, lüks turizmin gelişebilmesi için önce doğa ve kültüre yatırım yapılması gerektiğini, sadece özel jetle marka otellerde konaklayan turistlerle lüks turizmin gelişmeyeceğini ifade etti.

Aida Turizm ve "luxinTurkey "in kurucusu Adviye Bergemann, sadece özel jetle marka otellerde konaklayan turistlerle lüks turizmin gelişmeyeceğini, önce sürdürülebilir adımlarla doğanın korunması gerektiğini ifade etti.

En kaliteli malzemelerle dünyanın en temiz oteli yapılsa da önünde girilecek temiz bir deniz yoksa bunun bir anlamı olmadığını söyleyen Bergemann, Türkiye’nin yatak kapasitesinin yeterli olduğunu ve daha fazla tesis açmak yerine doğaya ve kültüre yatırım yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Gazete Oksijen’den Elif Ergu’nun sorularını cevaplayan Bergemann’ın açıklamaları şu şekilde:

Siz 30 yılını turizm sektörüne vermiş, hatta aileden de bu işin içinde büyümüş birisiniz. Öncelikle lüks turizm nedir ne değildir?

Lüks turizm belirli bir gelir seviyesine sahip kişilere sağlanan hizmetlerin sofistike bir şekilde sunumudur. Lüks turizm demek en pahalı otellerde konaklayıp, özel jetlerle seyahat etmek değildir.

Sanki Türkiye'de böyle algılanıyor. Lüks turizm artık günümüzde sıra dışı yerleri ziyaret etmek, otantik ve benzersiz deneyimler yaşamak anlamına geliyor. Lüks turizm, macera, sağlık, aile tatilleri ve tek başına seyahatler dahil olmak üzere tüm pazar nişlerine uzanıyor. Lüks bir geziyi diğerlerinden ayıran şey hizmet kalitesi, kişiselleştirme ve özgünlüktür.

O zaman lüks anlayışının değiştiğini söyleyebiliriz değil mi?

Lüks anlayışı değişti; modadan turizme artık lükste farkı tanımlamalar yapılıyor. Sessiz lüks denen bir tanım var. O eskinin bağıran, şatafatlı, gösterişli ürünleri artık lüks değil. Lüks markalar eskiden insanların arzuladığı imajı belirliyordu, ancak günümüzde insanlar lüks kültürünü kendileri için tanımlıyor. Temiz deniz ve el değmemiş doğa gerçekten de lüks haline geldi. Çünkü insanlar artık sadece konfor değil, doğayla bağlantı kurmak ve yerel kültürleri deneyimlemek istiyor.

Dünyanım en lüks destinasyonları son dönemde nereler?

Bu biraz da hangi amaçla seyahat ettiğinize bağı olarak değişiyor. Dünyada lüks olarak kabul edilen destinasyonlar daha çok Fransa ve İtalya'nın bazı yerleri ama değişen lüks seyahat algısı nedeniyle, son dönemlerde alım gücü yüksek misafirin gitmek istediği yerler şöyle: Bhutan (ki belli bir kontenjan dahilinde misafir. Kabul ediyor) ve biliyorsunuz ki dünyada sıfır karbon ayak izinin olduğu tek ülke, Seyşeller oldukça popüler, İrlanda, Puglia İtalya, Kyoto-Japonya, Bora Bora. Bunlar şu anda bu misafir grubunda en popüler yerler. Tercih edilen bu destinasyonlara bile baktığımızda lükste değişen talepleri görebiliriz. Bhutan örneğinden yola çıkacak olursak, konaklama yapılacak doğru dürüst otel bile yok iken, bu misafir grubunun gitmeye can attığı bir destinasyon. Seyşeller, Bora Bora, el değmemiş plajlar, muhteşem doğası ile yine ön plana çıkıyor.

Türkiye zengin ve ince zevk sahibi turistleri nasıl çekebilir?

Türkiye dünyanın en lüks destinasyonları arasına girme potansiyeline sahip, hatta girmiş ve son yıllarda da bu segmentten misafir almıştır, hala da almaktadır... Ancak bu listede güçlü bir şekilde kalınabilmesi için bazı tedbirlerin alınması gerekiyor. Maalesef biz Türkiye'de tüm turizm yatırımlarımızı, ölçümlemelerimizi oteller üzerinden belirliyoruz. Bana göre bu yanlış. Yapılması gereken en önemli turizm yatırımı ‘Doğayı korumak’ ve bu eksende yapılacak çalışmalar olmalı. Siz dünyanın en güzel otelini, en pahalı malzemeyi kullanarak inşa edebilirsiniz, fakat önünde girilecek temiz deniz yoksa bunun bir anlamı yok.

Ancak şunu unutmayalım ki, yatırım ve büyüme planlı olmalı. Ben burada konuyu iki açıdan ele almak istiyorum, işin ticari boyutu ve diğeri, bana göre en önemlisi doğa tahribatı! Bakanlığın açıkladığı rakamlara göre, turizmde ilk çeyrekte geçen seneye göre yüzde 10'luk bir artış söz konusu.

Ama otel doluluklarına baktığımız zaman özellikle son dönemde otel işletmecileri bu artışı kendi doluluklarında göremediklerini söylüyor ki bizim pazarda gördüğümüz de budur. Özellikle lüks segmentte çalışan otellerin doluluklarında ciddi bir sıkıntı var.

Bu durumda yapılması gereken, ister lüks zincirler olsun, ister marka ürünler olsun, birincil görevimiz doğayı korumak, yeni inşaatlar yerine zaten sistemde olan yatakların, tesislerin iyileştirilmesi olmalı. Biz turizmde destinasyon pazarlıyorsanız, konaklama bu işin bir sonraki ayağı oluyor. Bu yüzden destinasyonu korumak, yaşatmak adına yapılacak her türlü girişim en değerli turizm yatırımı olacaktır.

Türkiye son dönemde herkese pahalı geliyor! Başta Yunanistan olmak üzere Türkiye her ülke ile karşılaştırılıyor. Sizin görüşleriniz nasıl?

Artık seyahat etmek tüm dünyada pahalı hale geldi. Ben yıllardır Yunan adalarına giderim, tatil yaparım, bizden daha ucuz olduğu zamanlar oldu, bize göre daha pahalı olduğu zamanlar oldu ama benim için en büyük gitme sebebi, bozulmamış doğa, pırıl pırım deniz, özgünlüğünü yitirmemiş kasabalar, köyler. O yüzden tercih ediliyor.

Nerede hata yapıyoruz?

En büyük hatamız gözümüz gibi bakmamız gereken doğaya karşı hoyrat tavrımız! Yapılaşmanın önüne geçmeliyiz, denizlerimizi, ormanlarımızı korumalıyız. Sahillerimize dokundurmamalıyız. Kültürel değerlerimize sahip çıkıp, özgünlüğümüzü korumamız gerekiyor. Ülkemizin daha fazla yatağa ve yeni tesise ihtiyacı yok. Ağacı, doğayı katlederek yapılan yapılaşmanın önüne geçilmesi gerekiyor. Yoksa siz dünyanın en pahalı otelini yapın ama önünde girilecek temiz bir denizi yoksa o otel hiçbir anlam ifade etmez. Eskiyen, yorgun tesisler birtakım teşviklerle tekrar sisteme dahil edilebilir, turizmin tüm ülkeye yayılması için çalışmalar yapılmalı, Tarımsal üretim turizmin ayılmaz parçası, tarımsal ürünlerin markalaşması, yerel kalkınma hedefi çerçeve sinde turizm modelleri gelişilmeli. Yerele yayılan turizm modelleri sağlıklı ve uzun ömürlüdür. Bu anlamda kırsal turizmin geliştirilmesi, turizm çeşitliğinin artması önemli. Her şehrin festivalleri, bir etkinlik takvimi olmalı.

Mardin Bienali gibi...

Aynen. Bunun gibi örmekler çoğaltılmalı farklı alanlarda, Zaman artık çok daha hızlı alıyor, Z ve Alfa kuşağı tüketicilerini kaybetme riski doğuyor. Genç girişimcilerin yükselişi söz konusu, Y ve Z kuşağı iş dünyasını şekillendiren girişimlerde bulunuyor. Bu kitlenin de beklentilerini iyi incelemek, ona göre turizmdeki geleceğimizi belirleyip bir yol haritası çizmemiz gerekiyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER