© www.ahajans.com.tr

ÇİĞDEM YARAR YAZDI AMELİE

Amélie, yönetmen Jean-Pierre Jeunet tarafından 2001 yılında yayına giriyor. Filmimiz 1973 yılının Fransa’sında geçiyor. Başrolünü yaşam boyu onur ödülüne layık görülen Audrey Tautou oynuyor. Romantik komedi tadında ilerleyen filmimiz Amelie, kendi zihninde onu eğlendiren biçimde bir hayat kurguluyor. Amelie henüz küçükken katı bir doktor olan babası ve disiplin bazında ilerleyen annesi yüzünden hep hayal dünyasında yaşayan ve her olayı zihninde kurgulayan ve masallar misali yaşayan bir çocukluk geçiriyor. Çapraz kurguyla fazlasıyla karşılaştığımız filmimizde Amelie 21 yaşındayken hayata atılıyor ve evden uçuyor. Garsonluk yaparak geçimini sağlıyor. Amelie etrafında kimsenin dikkatini çekmeyen küçük ayrıntılara dikkat eden ve onları fayda çıkararak kullanmaya çabalayan bir kız. Etrafında gördükleriyle çözümlemeler yapan ve bunları her insanın faydasına, iyiliğine olacak şekilde çeviren karakterimiz kendi dışında herkesin iyiliğini düşünüyor. Aslında her şey Lady Diana’nın ölüm haberini almasıyla varoluşunu amaçlandırmak istiyor diyebiliriz. Çünkü kendini Lady Diana ile fazlasıyla özdeştiriyor. Evinde duvarın arkasında bir kutu buluyor ve onu sahibine ulaştırmayı amaçlayarak bir yola çıkıyor. Çünkü kendisine yapılsa fazlasıyla hoşuna gideceğini düşünüyor bu olayın. Bir süre sonra komşusu olan Kristal adamla tanışıyor. Kristal adam her sene aynı resmi çiziyor ‘Sandalda öğle yemeği’ ve aynı olmasına rağmen her seferinde resmin başka şeyler anlattığını düşünüyor. Bu fikrini Amelie ile paylaşarak anlam çıkarmaya çalışıyor. Şu replikle anlayabiliriz belki: Amelie, belki de diğerlerinin hayatlarındaki karmaşayı düzeltmek için çok uğraşıyordur, diyor tablodaki kafası karışık kimseyle ilgilenmeyen kız için. Ve Kristal adam ise, peki ya kendi hayatındaki karmaşalar, diyerek tepki gösteriyor. Çünkü başkalarına bu kadar odaklanarak kendi yaşamımızı hiçe saymanın veya direkt olarak yaşamanın ne manası olabilir ki. Metroda gördüğü Nino’ya ilk gördüğünde aşık oluyor ve eğer onunla olmak istiyorsa artık gerçek hayatı da yaşamalı, çözümlemeli diye düşünerek ona ulaşmaya çabalıyor. Nino isminin anlamı rüzgarı yönlendiren demek imiş. Yani Nino, Amelie’nin hayatına yön veren bir kalıp olarak giriyor ve aşık olmayı öğretiyor. Ve sona doğru Amelie ve Nino birleşiyor ve zamanın sevdiğinle birlikteyken ne kadar çabuk geçtiğini anlatarak son sahneleri izliyoruz. Kısa bir özet gibi oldu aslında. Burada kendimden fazlasıyla yola çıktım, Amelie ile kendimi çokça sahnede bağdaştırdım. Hep başkalarının mutlu olmasını sağlamaya çalışarak kaybolup giden benim hayatım ne olacaktı, bana kim yol gösterecekti.  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER